COP28 doruğunun, global iklim kriziyle gayrette değerli adımların atıldığı bir platform olduğunu söz eden uzmanlar, alınan kararların, gelecekteki iklim siyasetleri ve sürdürülebilir kalkınma stratejileri için bir temel teşkil ettiğini de söylüyor.
Ülkelerin 2030’a kadar yenilenebilir güç kapasitesini üç katına çıkarma ve güç verimliliğini iki katına artırma taahhüdü konusunda Türkiye’nin tavrını da kıymetlendiren Prof. Dr. İbrahim Özdemir, “Türkiye’nin, Çin ve Hindistan üzere büyük ekonomilerle birlikte bu taahhüdü imzalamaması, kendi güç ve ekonomik gereksinimlerini dikkate alan bir yaklaşımı temsil ediyor.” dedi. Özdemir, daha yeşil ve pak bir dünya için ise yaklaşan lokal seçimlerin bir fırsat olduğunu kelamlarına ekledi.
Üsküdar Üniversitesi Etraf Ahlakı Forumu Yöneticisi Prof. Dr. İbrahim Özdemir, Dubai’de yapılan COP28 İklim Doruğunun akabinde değerlendirmelerde bulundu.
İklim değişikliği ve ekolojik problemler gelecek kuşaklar için de varoluşsal tehditler ortasında yer alıyor
Üsküdar Üniversitesi Etraf Ahlakı Forumunun COP28 öncesi hazırladığı raporun tüm dünyada ses getirdiğini tabir eden Prof. Dr. İbrahim Özdemir, yeniden üniversite olarak hazırlanan “Mizan-Dünya Etraf Sözleşmesi” nin COP28’de bir panelde tartışıldığını hatırlattı.
İklim değişikliği ve ekolojik sıkıntıların, yalnızca bizler için değil, birebir vakitte gelecek kuşaklar için de varoluşsal tehditler ortasında yer aldığını kaydeden Prof. Dr. İbrahim Özdemir, “Bu meselelerin boyutunu gerçek bir formda anlamak ve onlara uygun biçimde yanıt vermek, yalnızca şu anki kuşak için değil, torunlarımız ve gelecekteki kuşaklar için de büyük değer taşıyor.” dedi.
Geleceğimizi korumak için artık harekete geçme zamanı
Yeryüzünde hayatın sürdürülebilirliğini korumak ve daha yaşanabilir bir dünya bırakmak için gerekli tedbirlerin alınmasının değerine işaret eden Özdemir, “Her birimizin bu mevzuda üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmesi, müşterek bir uğraş ile mümkün olacaktır. Geleceğimizi korumak için artık harekete geçme vakti.” diye konuştu.
COP28’deki kararın, dünyanın güç üretiminde fosil yakıtların hissesini azaltma konusunda değerli bir dönüm noktası olduğunu vurgulayan Prof. Dr. İbrahim Özdemir, şöyle devam etti:
Küresel karbonsuzlaşma süreci hızlanıyor
“118 ülkenin bu hususta fikir birliğine varması, global iklim değişikliğiyle gayrette birlikte hareket etmenin kıymetini vurgular. Örneğin, Avrupa Birliği’nin yenilenebilir güce geçiş için yaptığı yatırımlar ve Çin’in güneş gücü kapasitesini artırma eforları, bu kolektif hareketin bir kesimidir. Bu karar, Paris Muahedesi’nin amaçlarına ulaşmak için gerekli olan global karbonsuzlaşma sürecini hızlandıracak bir adımdır.
Ülkelerin 2030’a kadar yenilenebilir güç kapasitesini üç katına çıkarma ve güç verimliliğini iki katına artırma taahhüdü, hem argümanlı hem de zaruridir. Bu gayelere ulaşmak için, Almanya’nın rüzgar gücü ve Danimarka’nın biyokütle gücü üzere yenilenebilir güç alanlarındaki başarılarından öğrenilebilir. Lakin, bu amaçların gerçekleştirilmesi ulusal siyasetlerin yanı sıra milletlerarası iş birliğine ve yüksek mali yatırımlara bağlıdır.”
Türkiye’nin taahhüdü imzalamaması ne manaya geliyor?
Ülkelerin 2030’a kadar yenilenebilir güç kapasitesini üç katına çıkarma ve güç verimliliğini iki katına artırma taahhüdü konusunda Türkiye’nin tavrını da kıymetlendiren Prof. Dr. İbrahim Özdemir, şunları kaydetti:
“Türkiye’nin, Çin ve Hindistan üzere büyük ekonomilerle birlikte bu taahhüdü imzalamaması, kendi güç ve ekonomik gereksinimlerini dikkate alan bir yaklaşımı temsil ediyor. Türkiye’nin yenilenebilir güç ve doğalgaz üzere alternatif güç kaynaklarına yatırım yaparken, bu taahhütten uzak durması, ülkenin kendi güç güvenliği ve ekonomik büyüme önceliklerini yansıtıyor. Bununla birlikte, bu durum Türkiye’nin uzun vadeli iklim siyasetleri ve sürdürülebilir kalkınma gayeleri açısından ele alınmalıdır.
Türkiye bu hususta kısa vadeli tahliller yerine bilimin ışığında ahlaki bir sorumlulukla hareket etmelidir. Bu siyasetleri belirlerken tüm paydaşları dinlemelidir. Etrafla ilgili kararlar büyük bir dayanışma sonucu alınmalıdır. Böylelikle toplum da bu kararları seve seve uygular.”
Nükleer gücün karbonsuz güç kaynakları ortasındaki rolü
“Nükleer Enerjiyi Üç Katına Çıkarma Deklarasyonu” nu da pahalandıran Prof. Dr. İbrahim Özdemir, “Nükleer gücün karbonsuz güç kaynakları ortasında değerli bir rol oynayabileceğini gösteriyor. Lakin, nükleer gücün getirdiği zorluklar, Fransa’nın nükleer atık idaresi ve Japonya’nın Fukushima felaketinden sonra güvenlik tedbirlerini artırma gayretleri üzere örneklerle açıkça görülüyor. Bu deklarasyon, nükleer güce olan ilgiyi artırabilir, fakat bu ilginin güvenlik, çevresel tesirler ve maliyet aktiflik açısından istikrarlı bir formda ele alınması gerekiyor.” dedi.
COP28 kıymetli adımların atıldığı bir platform oldu
Genel olarak, COP28 doruğunun, global iklim kriziyle uğraşta değerli adımların atıldığı bir platform olduğunu anlatan Prof. Dr. İbrahim Özdemir, “Bu dorukta verilen kelamların gerçekleştirilmesi için, bilhassa gelişmekte olan ülkelerin iklim değişikliğiyle çabada desteklenmesi, finansman sağlanması ve teknoloji transferi yapılması gerekiyor. Alınan kararlar, gelecekteki iklim siyasetleri ve sürdürülebilir kalkınma stratejileri için bir temel teşkil ediyor ve Paris Mutabakatı’nın amaçlarına ulaşma yolunda kıymetli bir adım olarak kıymetlendirilebilir.” halinde söz etti.
Zirvenin sonuçları, global iklim krizine karşı alınması gereken tedbirleri ortaya koydu
Prof. Dr. İbrahim Özdemir, sonuç olarak, COP28 doruğunun, iklim değişikliğiyle gayrette değerli kararların alındığı bir aktiflik olduğunu, tepenin sonuçlarının, global iklim krizine karşı alınması gereken tedbirleri ve geleceğe yönelik stratejileri net bir biçimde ortaya koyduğunu belirterek, şöyle devam etti:
“Öncelikle, dünya genelinde fosil yakıtların kullanımını azaltma ve yenilenebilir güç kaynaklarına geçiş yapma konusunda güçlü bir taahhüt sergilendi. Bu bağlamda, birçok ülkenin güç üretiminde yenilenebilir kaynakların hissesini artırma ve güç verimliliğini geliştirme kelamı verdiği görüldü. Bunun yanı sıra, nükleer gücün potansiyeli de dikkate alınarak, birtakım ülkeler tarafından nükleer güç kapasitelerini artırma tarafında adımlar atıldı. Bu karar, nükleer gücün karbon emisyonlarını azaltmada oynayabileceği rolü vurguluyor.
Ancak, COP28’deki kararların faal bir formda uygulanabilmesi için memleketler arası iş birliği, politik irade ve kâfi finansmanın sağlanması gerektiği de açıkça ortaya çıktı. Bu tepe, iklim değişikliğiyle çabada atılan adımların yalnızca başlangıç olduğunu ve daima uğraş gerektirdiğini bizlere hatırlatıyor.”
Daha yeşil ve pak bir dünya için lokal seçimler bir fırsat
Yaklaşan lokal seçimlerin kıymetli bir fırsat sunduğunu da kaydeden Prof. Dr. İbrahim Özdemir, “Bu seçimlerde, çevreci bir anlayışla hareket ederek, oylarımızı kullanalım. Unutmayalım ki, mahallî idareler, etrafımızı direkt etkileyen kararlar alır. Bu nedenle, adayların etraf meselelerine yönelik plan ve projelerini ayrıntılıca sormalı, onların vizyonlarını ve taahhütlerini değerlendirmeliyiz. Daha yeşil, daha pak ve sürdürülebilir bir etraf oluşturma sorumluluğu, seçim sandığında başlar. Bu nedenle, çevresel sürdürülebilirlik konusunda somut adımlar atmayı taahhüt eden, yeşil siyasetleri destekleyen ve etraf muhafazasını öncelik haline getiren adayları destekleyelim. Lokal seçimler, bu şuurla hareket etme ve etrafımızı müdafaa ismine atacağımız kıymetli bir adımdır.” diye kelamlarını tamamladı.
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı
