Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Sergi Salonu’ndaki, 16. Büyükelçiler Konferansı’nda katılımcılara hitap etti.
Devlet geleneğinde istişarenin ayrı bir yerinin ve öneminin olduğunu ifade eden Erdoğan, “devlet aklı” kavramının, istişare kültürünün zengin bir tecrübeden süzülerek uygulamaya geçirilmiş hali olduğunu belirtti.
Bu yıl 16’ncısı düzenlenen Büyükelçiler Konferansı’nın her konuda fikir teatisine, istişareye, müzakereye zemin oluşturduğunu, bundan da memnuniyet duyduğunu dile getiren Erdoğan, her yıl olduğu gibi bu sene de konferansın tertiplenmesinde emeği geçenlere teşekkür etti.
Erdoğan, devleti ve milleti yurt dışında iftiharla temsil ederken terör örgütlerinin kalleş saldırılarında şehit düşen hariciye teşkilatının tüm mensuplarını rahmetle yad etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2008 yılından beri düzenlenen konferansın her yıl farklı bir temada gerçekleştirildiğini belirterek, 16. Büyükelçiler Konferansı’nın “barış, istikrar ve refah üreten dış politika” başlıklarını taşıdığını söyledi. Erdoğan, içinden geçilen bölgesel ve küresel konjonktür itibarıyla bu üç kavramın seçilmesini son derece yerinde bulduğunu kaydetti.
Modern diplomasinin temellerini atan Vestfalya Anlaşması’nın üzerinden neredeyse dört asır geçtiğini hatırlatan Erdoğan, bu süre zarfında şüphesiz hem Avrupa’da hem bölgede hem de dünyada tüm insanlığı etkileyen çok mühim hadiseler yaşandığını vurguladı.
Erdoğan, son yıllarda teknoloji ve küreselleşmenin de etkisiyle ana aktörü devlet olan uluslararası ilişkilerin çok daha geniş bir alanı kapsar hale geldiğini belirtti.
Çok uluslu şirketler, sivil toplum örgütleri, düşünce kuruluşları, uluslararası medya ve yatırımcılar gibi yeni oyuncuların, geleneksel diplomasiyi, dijital, dinamik ve kontrolü gittikçe zorlaşan bir zemine taşıdığına dikkati çeken Erdoğan, son 30 yılda iki kutupluluktan çok taraflılığa evrilen uluslararası sistemin gelinen noktada çok kutupluluğa dönüşmeye başladığını, dolayısıyla güç mücadelesinin daha sertleşmeye namzet olduğunu ifade etti.
Erdoğan, büyük oranda söylem düzeyinde kalsa da insan hakları ve küresel adalet gibi kavramların daha fazla gündemde yer aldığına, bunların dikkate değer gelişmeler olduğuna ve hepsinin ayrı ayrı önemde olduğuna işaret etti.
“Sınır hatlarından yansıyan insanlık dışı görüntüleri hiçbirimiz unutmadık”
Burada şu tespitin de mutlaka yapılması gerektiğinin altını çizen Erdoğan, şöyle devam etti:
“Tüm bu gelişmeler, insani krizleri, küresel eşitsizliği, savaşları, çatışmaları, istikrarsızlıkları çözmek yerine sorunları daha da derinleştirmiştir. Geçtiğimiz yüz yılın ilk yarısında, 20 yıl arayla milyonlarca insanın hayatını kaybettiği iki dünya savaşı yaşanmıştı. Holokost yine bu dönemde büyük bir barbarlık ve vahşet örneği olarak insanlığın ortak hafızasında derin izler bırakmıştı. İkinci Cihan Harbi sonrası inşa edilen küresel yönetişim ve güvenlik mimarisinin gayesi, benzer trajedilerin, soykırımların, vicdanları yaralayan savaş ve insanlık suçlarının önüne geçmekti. Bunda tam başarı sağlandığını söylemek yanlış olur.
Ruanda’da yaklaşık 100 gün içinde 800 bin insan soykırıma uğradı. Bosna’da, Avrupa’nın göbeğinde utanç verici katliamlar yaşandı. Irak’ta, Arakan’da, Somali’de, Orta Afrika’da ve daha pek çok yerde milyonlarca masum insan, çatışma ve iç savaş sebebiyle hayatını kaybetti. Haksız da olsa güçlüyü koruyan, haklı da olsa mazlumu ezen mevcut düzen on yıllar boyunca istikrarsızlık üretti, kriz üretti, adaletsizlik üretti. Bu acı hakikate hepimiz bizzat şahitlik ettik.”
Komşu Suriye’de, 600 binden fazla Suriyelinin Baas rejiminin ve terör örgütlerinin saldırılarında şehit olduğunu anımsatan Erdoğan, Sednaya gibi işkence merkezlerinde yüz binlerin eziyet gördüğünü, milyonlarca Suriyelinin ülkesini terk ettiğini söyledi.
Erdoğan, “13,5 yıl boyunca katliam devam ederken, 13,5 yıl boyunca sivillerin tepesine varil bombaları yağarken vicdan sahibi bir avuç ülke dışında demokrasi ve insan hakları havarisi kesilenlerin hiçbirinin sesi çıkmadı. Sınır hatlarından yansıyan insanlık dışı görüntüleri hiçbirimiz unutmadık. Şişlerle delinen, batırılan, ülkemize doğru itilen botları unutmadık. Avrupa başkentlerinde kaybolan binlerce Suriyeli çocuğu unutmadık. Popülist siyasetçileri ve medyanın kışkırttığı ırkçı saldırıları unutmadık.” diye konuştu.
“On binlerce çocuk soykırımın canlı tanıkları olarak Gazze’de hayata tutunmaya çalışıyor”
Aynı şekilde Gazze’de 70 binin üzerinde Filistinlinin öldürüldüğünü, 170 binin üzerinde de yaralı bulunduğunu ifade eden Erdoğan, yıkıntıların altında ne kadar cenaze olduğunu kimsenin bilmediğini kaydetti.
Erdoğan, “Şu anda pek çok anne, pek çok eş, çocuk, annelerini, babalarını, eşlerini arıyor ya da onların akıbetlerine ilişkin haber almayı bekliyor. Sadece annesini, babasını, kardeşini değil evini, okulunu kaybetmiş on binlerce çocuk soykırımın canlı tanıkları olarak bugün enkazlar arasında Gazze’de hayata tutunmaya çalışıyor.” dedi.
Gazze’nin yüz ölçümünün 365 kilometrekare olduğunu dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yani Gazze derken, İstanbul’da Beykoz, Ankara’da Mamak büyüklüğünde bir alandan bahsediyoruz. Soykırımdan önce Gazze’nin nüfusu 2,3 milyon civarındaydı. İşte böyle bir yerleşim alanına, 200 bin tondan fazla bomba atıldı. Hiroşima’ya atılandan 14 kat daha fazla bombayla Gazze’yi yerle bir ettiler. Şimdi bu durumda biz, nasıl işleyen, bu sorunlara çözüm üreten, adaletsizliği engelleyen bir uluslararası sistemden bahsedebiliriz? Mevcut küresel güvenlik ve yönetişim mimarisine nasıl güvenebiliriz? Resmin bütününe baktığımızda karşılaştığımız manzara şudur: Uluslararası kurumların çoğu bugün, kendisini gassalin ellerine bırakmış meyyit misali cansız, duyarsız, hareketsiz ve işlevsiz vaziyettedir. Türkiye’nin hem kendi hak ve çıkarlarını layıkıyla savunabilmesi hem de dost, soydaş ve kardeşlerine yardım eli uzatabilmesi için ekonomik, askeri, diplomatik bakımdan güçlü olmak dışında bir seçeneği yoktur.”
“Türkiye’nin güçlü olmak dışında seçeneği yoktur”
Erdoğan, Suriye ile ilgili, “İsrail’in Suriye’ye yönelik mütecaviz eylemleri halihazırda bu ülkenin kalıcı güvenlik ve istikrarının önündeki en büyük engeldir. Suriye’ye dönenlerin sayısı 580 bini buldu. Muhacirlerin gönüllü, güvenli, onurlu geri dönüşleri, huzur ortamı kalıcı hale geldikçe şüphesiz hızlanacaktır.” şeklinde konuştu.
Erdoğan, “Suriye’yi oluşturan tüm kesimlerin yarınlarına güvenle bakabilmesi ancak ortak tarih ve ortak gelecek tasavvuruyla mümkündür. Ayak direnmesi halinde krize dönüşme riski barındıran 10 Mart Mutabakatı’nın uygulanması için gerekli telkinlerde bulunuyoruz. Her zaman söylüyorum, biz bin yıldır buradayız, beraberiz, komşuyuz inşallah kıyamete kadar da burada olacağız, birlikte yaşayacağız.” dedi.
Erdoğan, “Çeşitli kısıtlamalara karşın insani yardım sevkiyatı peyderpey ilerliyor. 103 bin tonu aşan insani yardımla burada da farkımızı ortaya koyuyoruz.” diye konuştu.
Erdoğan, “İçinde bulunduğumuz asrı Türkiye Yüzyılı yapmak için incelikle örülmüş çok boyutlu bir politikayı adım adım hayata geçiriyoruz. Türkiye’nin hem kendi çıkarlarını savunabilmesi hem de kardeşlerine yardım eli uzatabilmesi için güçlü olmak dışında seçeneği yoktur.” dedi.
Erdoğan, “Azerbaycan ve Ermenistan barış anlaşması imzalamaya yakınlar. Azerbaycan’la diyalog halinde biz de Ermenistan’la normalleşme süreçlerimizi ilerletiyoruz.” şeklinde konuştu.
Erdoğan, “15 Temmuz darbe girişiminin faili FETÖ’nün yurt dışındaki uzantılarıyla mücadeleyi aynı kararlılıkla devam ettirmeliyiz. Türkiye düşmanlarının maşasına dönüşen bu ihanet şebekesinin ülkemiz ve demokrasimiz açısından tekrar bir tehdit oluşturmasına izin veremeyiz.” dedi.
Erdoğan, Karadeniz’deki saldırılarla ilgili, “Ticaret gemilerini, sivil gemileri hedef almanın kimseye faydası olmaz. Her iki tarafa da ikazımızı net bir şekilde iletiyoruz.” ifadelerini kullandı.


























