Geceleri negatif düşünceler silsilesiyle uğraşırken yatamadığınız ya da rastgele bir vaka karşısında coşkudan ellerinizin titrediği oldu mu? Dargın sezdiğinizde suratınızın sanki alev alev yandığını veya gergin bir anda avuçlarınızın terlediğini fark ettiniz mi? Eminiz ki yanıtlarınız evettir, çoğumuzun kerelerce kere tecrübelediği gibi… İşte tüm bu misaller bize zeka-beden iletişimini andırdırıyor. Reelinde günlük hayatımızda onlarca misali olan ve dünya üzerindeki her insanı içeren zeka-beden iletişimi en öz tanımıyla; bir şahsın düşünceleri, davranışları, tavırları, vücudu ve fiziksel sıhhati arasındaki irtibattır.
Takribî 300 sene evveline direnen, geçmişten günümüze yaşayan her cemiyetin bir biçimde ele aldığı, reelinde hiç de yeni bir buluş olmayan zeka-beden iletişimi, bugün daha derin bir biçimde işleniyor. Nedeni ise çağdaş çağın tüm getirdikleriyle daha sağlıklı bir biçimde başa çıkmanın ve kendimizi iyi sezdiren, yaşam niteliğimizi yükselten her şeyin artık çok daha ehemmiyetli olması.
Bilimsel bir hayli araştırma, fiziksel ve zekâsal sıhhatin iç içe olduğunu doğruluyor ve vücutsal vaziyetin ruh halini, duygu ve düşünceleri doğrudan etkilediğini ortaya çıkarıyor. Aynı biçimde nörobilim alanında yürütülen çalışmalar da özellikle yüksek dozda stresin vücutsal performansı negatif etkilediğini dikkat topluyor. Başka Bir Deyişle, beden zihni, zeka vücudu etkiliyor; biri makûssa değişiğinin iyi olması güçleşiyor. Bu sebeple uzmanlar zeka ve beden arasındaki balansın sağlanması gerektiğini korunuyorlar. Biz de bu yazımızda zeka-beden iletişimini pozitif bir biçimde dengelemenin yollarını ele aldık. Ama gelin evvelinde beden ve zihnin nasıl bağlı olduğuna bakalım.
Zeka ve beden iletişimi
Yukarıda da bahsettiğimiz gibi 300 sene evvelinde de zeka ve beden iletişimi bariz ortadaydı ve ikisi bir tam olarak ele alınıyordu. Ancak 17. asırda Batı dünyası zeka ve vücudu iki ayrı varlık olarak görmeye başladı. Bu görüşe göre beden, akılla hiçbir iletişimi olmayan bir makine; zeka ise sanki onun işletim sistemiydi. Oysa ki daha sonra yapılan bir hayli araştırmayla da doğrulandı ki ne vücudumuz sadece bir cihazdan ibaretti ne de zihnimizden ayrı bir sistemdi. Bütün tersi ikisi her zaman beraber hareket eden ortak bir sistemdi; başka bir deyişle birbirlerinden ayrı değil; bir tamdı.
Günümüzde de yürütülen bir hayli bilimsel araştırmaya göre, zeka ve beden reelinde iki ayrı varlık değiller –her ne kadar çoğu zaman öyle muamele görseler de-. Fiziksel ve zekâsal sağlık, birbiriyle iç içe geçmiş, birbirinden etkilenen ve birbirini etkileyen bir hayli biyokimyasal sürecin ortak hissedarlarıdır. Bilim insanları hala beden-zeka iletişiminin bütün olarak nasıl sağlandığına dair muhtelif yolları araştırmaya devam ediyor olsalar da bu ilişkinin en ehemmiyetli kaynağı beden ve zeka arasındaki bağlantıyı sağlayan, hormonlar ve nörotransmitterler gibi kimyevi ve fiziksel haberciler. Şöyle ki; beyin, sıhhatimizi iyileştirmek için birtakım kimyeviler üretiyor ve ürettiği bu kimyeviler hasarlı maddelerin bağışıklık sistemi tarafından bedenden atılmasını sağlayan antikorları ve asap sisteminin stres veya ağrı ile baş etmesine destekçi olan endorfinleri kapsıyor.
Başka Bir Deyişle, beyin harekete geçtiğinde salgılamaya başladığı tüm kimyeviler bedenin değişik yerlerini uyarıyor. Misalin çok gergin olduğunuzda midenize kramplar girmesi reelinde asap ağları tarafından hakikatleştiriliyor; zihninizdeki o stres, hormonlar ve nörotransmitterler gibi muhtelif taşıyıcılar ya da haberciler ile midenize gidiyor. Kısacası, zekâsal vaziyetler uzuvların işleyişine bu sayede tesir edebiliyor. Bedenin savaş ya da kaç tepkisi de zeka ve iletişimini en iyi biçimde sarihe çıkaran süreçlerden biri. Coşkudan kalp atış süratinizin yükselmesi, külfetli olduğunuzda sindirim meseleleri yaşamanız veya stresli zamanlarda bağışıklık sisteminizin zayıflaması ve kendinizi hasta sezmeniz bu zeka ve beden arasındaki irtibattan kaynaklanıyor. Tıpkı dişli çarklar gibi beden de zekâ da beraber çalışıyor. Bu sebeple genel refahın yükselmesi için beden-zeka iletişimini pozitif güzergahta dengeleyebilmek koşul.