Sosyal medya mecralarını faal bir biçimde kullanıyorsanız ya da yabancı haber kaynaklarını takip ediyorsanız ‘quiet quitting’ kavramını bir yerlerde görmüş olabilirsiniz. Üzerine muhtelif münakaşaların yapıldığı, iyi-makûs, haklı-haksız, doğru-yanlış kavramlarının iç içe girdiği ve dünya genelinde müessesesel hayatın bir parçası olan bir hayli insanın fikrini paylaşmaya devam ettiği ‘quiet quitting’, Türkçe’de ‘suskun vazgeçme’ anlamına geliyor. Buradaki vazgeçme, işi vazgeçme anlamında; başka bir deyişle ‘suskun istifa’ kullanılıyor. Peki, ne demek bu suskun vazgeçme; kimse dinlemeden, öğrenmeden, ‘suskunca’ işten ayrılma mı? Reelinde hayır; en öz haliyle işi vazgeçmeden işi vazgeçme; ‘suskun terk.’ Kafanızdaki sualler çoğalmaya başlamış olabilir, haklısınız. Gelin, ‘quiet quitting’ nedir, ne değildir daha yakından bakalım.
Quiet quitting nedir?
New York’ta yaşayan, 24 yaşındaki Zaid Khan tarafından TikTok’ta paylaşılan bir video ile viral olan quiet quitting kavramı, başka bir deyişle suskun vazgeçme, işi ‘gerçekten’ vazgeçmek demek değil. İşteyken asgari seviyede çalışıp, temel yapılması gerekenler dışında başka hiçbir şey yapmadan özel hayata süratlice geçiş yapmak anlamında. Bir nevi, şahsi efor tasarruf modu. Performansınızı üst seviyelere çıkarmaya çalışmadan, enerjinizi, zamanınızı, aklınızı işle alakalı mevzulara çok fazla tüketmeden, yalnızca günlük görevlerinizi en temel seviyede hakikatleştirdikten sonra işi usunuzdan çıkarmanız, ‘quiet quitting‘i açıklıyor. Özetle, işi fazla ciddiye almamak ya da daha aşırısı için çabalamamak. Başka Bir Deyişle, yapılması gerekeni en kolay haliyle uygulamaya koyduktan sonra daha iyisi, daha gelişmişi, daha hoşu, kısacası ‘dahası’ için uğraşmadan, zamanınızı, enerjinizi harcamaya gerek dinlemeden ‘olduğu kadarıyla’ vazgeçmek.
Madalyonun iki suratı: Denge mi gerileme mi?
TikTok’ta paylaşıldıktan sonra 17 milyondan fazla görüntüleme alan bu kavram, dünya çapındaki bir hayli haber kaynağı tarafından da kullanıldı ve hala kullanılmaya devam ediyor. Zira, suskun vazgeçme hem çalışanların hem de patronların ve büyük müessesesel şirketlerin alakasını aşırısıyla sürüklemeyi muvaffak oldu. Öyle ki müessesesel dünyayı da ikiye dağıldı; quiet quitting‘i destekleyenler ve yanlış bir eylem ve düşünce stili olduğunu korunanlar olarak. Hatta, bir hayli idareyici ile çalışan arasındaki gerilimi de artırdığı söylenebilir. Zira, gidişatın farkında olan patronlar da sıkıntılı, evhamlı ve dargın; kısacası iş dünyasında gerilim giderek çoğalıyor. Öyleyse, bu mevzuya nasıl yanaşmak gerek? Öncelikle madalyonun iki suratı olduğunu unutmayarak; evet iş-hayat balansını kurmak ehemmiyetli ama iş etiğini yok saymamak ve büyümeye devam etmek de. Quiet quitting sadece özel hayatı işlerden ayrı tutmayı anlatan bir kavram mı yoksa bu kadar masum ve sığ değil mi? Münakaşaların yoğunluğuna bakılırsa bu kadar kolay değil. Zira ülkelerin, dolayısıyla dünyanın geleceği de riskte olabilir. Belki de bu suskun terk yolunun sonunda artan işsizlik ve körelen akıllar vardır, kim öğrenir…